Son 6–7 yıldır aralıksız bir şekilde LGS öğrencilerinin (8. sınıf) derslerine giriyorum. 500 tam puan hedefi olan öğrenciler ve onların velileriyle sürekli diyalog hâlindeyim. Bu süreçte, hem öğrenci özelinde hem de veli özelinde kafamda pek çok düşünce ve çelişki oluşuyor.
Uzun zamandır yazmayı bırakmıştım; bu yazıyla birlikte blog yazılarıma yeniden süreklilik kazandırmak istiyorum. Bu yazıda kendimize şu soruyu sormayı hedefliyorum:
“Başarı hedefi ne zaman motive edici olmaktan çıkıp, öğrencinin omuzlarına ağır bir yük hâline geliyor?”
Burada velilerden sıkça “öğrenciye herhangi bir baskı yapmıyoruz” söylemini duyuyoruz. Ancak bazen bunu sözle ifade etmesek bile davranışlarımızla gösterebiliyoruz.
Hatta “Senden tam puan beklemiyoruz, yapabileceğinin en iyisini yap; her ne alırsan al biz senin çalışmandan memnunuz” gibi bir açıklama yapmak bile, ne yazık ki öğrencinin üzerindeki stresi her zaman azaltmıyor.
Anne-babanın güçlü bir akademik geçmişi ya da prestijli bir mesleği varsa; söz söylemeyen bir veli olsanız bile, yalnızca o profilin varlığı öğrencide baskı hissi yaratabilir.
500 Tam Puan Hedefinin Görünmeyen Yüzü
500 tam puan hedefi çoğu zaman sadece akademik bir amaç gibi görülüyor. Oysa bu hedefin arka planında:
Sürekli yüksek performans beklentisi
Hata yapma korkusu
“Ya başaramazsam?” kaygısı
Kendini başkalarıyla kıyaslama
Dinlenmeye ve sosyal yaşama yeterince zaman ayıramama
gibi öğrenciyi zorlayan birçok psikolojik yük bulunuyor.
Özellikle ergenlik döneminde olan öğrenciler için bu baskı, yalnızca ders başarısını değil; özgüveni, ruh sağlığını ve sınavla kurduğu ilişkiyi de etkiliyor. Bununla ilgili, 500 tam puan yapmasını beklediğim bir öğrencimin velisiyle paylaşmak üzere bir video hazırlamıştım. Videoda tam olarak bu noktaya dikkat çekiliyor: Başarı için çalışmak ile, başarı uğruna kendini tüketmek arasındaki ince çizgi.Videoyu sizlerle de paylaşmak istiyorum.
Videoda yer alan öneriler, Fatih Tutal hocamızın bizlerle paylaştığı değerli tavsiyelerden derlenmiştir. Bu vesileyle kendisine teşekkürlerimi sunuyorum.
Öğrenciler Neler Yaşıyor?
500 tam puan hedefiyle çalışan öğrencilerin yaşadığı bazı zorluklar genellikle gözden kaçıyor:
“Bir hata her şeyi bitirir” düşüncesi
Deneme sınavlarında yaşanan dalgalanmaların büyük hayal kırıklıklarına dönüşmesi
Sürekli kendini ispatlama ihtiyacı
Başarının keyfini çıkaramadan bir sonraki hedefe koşma
Başarıyı kendi değeriyle özdeşleştirme
Velilere Düşen Sorumluluk: Baskı Değil, Destek
Veliler genellikle iyi niyetle hareket eder: “En iyisi olsun”, “Emeğinin karşılığını alsın”, “Geleceği garanti olsun”…
Ancak bu iyi niyet, farkında olmadan baskıya dönüşebiliyor.
Veliler için birkaç önemli hatırlatma:
Başarıyı sadece puanla tanımlamayın.
Çaba, istikrar, sorumluluk alma ve gelişim de başarıdır.Kıyaslamadan kaçının.
“Falanca 500 yaptı”, “X öğrencisi daha çok çalışıyor” gibi cümleler öğrencinin motivasyonunu düşürür.Duygularını ciddiye alın.
Yorgunluk, isteksizlik, kaygı ve stres sinyallerini görmezden gelmeyin.Yanında olduğunuzu hissettirin.
“Sonuç ne olursa olsun sen değerlisin” mesajı, öğrencinin üzerindeki baskıyı ciddi anlamda azaltır.Dinlenmenin de planın bir parçası olduğunu unutmayın.
Sürekli ders çalışmak, her zaman daha iyi sonuç getirmez.
Bu konuyla ilgili olarak Seda Karabulut hocamızdan öğrencilerimize çok güzel bir seminer aldırmıştık. Detaylarına burada girmiyorum; çünkü bu konu başlı başına ayrı bir yazıyı hak ediyor.
Baskıyı Ortaklığa Dönüştürmek Mümkün
Videonun da vurguladığı gibi asıl mesele, baskıyı ortaklığa dönüştürebilmek.Öğrenci bu süreçte yalnız olmadığını hissetmeli: ailesi, öğretmeni ve çevresiyle bir ekip olduğunun farkında olmalı.
Bu ortaklık anlayışı şunu söyler:
“Başarı önemli ama senin ruh sağlığın, mutluluğun ve kendinle kurduğun ilişki daha önemli.”
Son Söz
500 tam puan hedefi bir amaç olabilir; ancak asla bir öğrencinin değerini belirleyen ölçüt olmamalıdır.
Sınavlar geçer, puanlar unutulur; fakat bu süreçte yaşanan duygular, alınan destek ya da hissedilen baskı uzun süre öğrencinin zihninde kalır.
Unutmayalım:
Gerçek başarı, sadece yüksek puan almak değil; bu yolu sağlıklı, dengeli ve kendine güvenerek yürüyebilmektir.
Duralım ve Düşünelim:
Çocuğumun çalışmasını överken gerçekten süreci mi, yoksa sonucu mu önemsiyorum?
Başka öğrencilerle yaptığım kıyaslamalar onun motivasyonunu mu artırıyor, yoksa yük mü bindiriyor?
“Biz senden bir şey beklemiyoruz” derken, davranışlarımla farkında olmadan başka bir mesaj veriyor olabilir miyim?
Bu sınav süreci, çocuğumun sadece akademik değil; duygusal olarak da güçlenmesine katkı sağlıyor mu?
Unutmayalım: Çocuklar çoğu zaman söylenenleri değil, hissedilenleri taşır.




YORUMLAR